Obezite cerrahisi, diyet ve spor ile fazla kiloların verilemediği durumlarda, cerrahi müdahale ile kalıcı bir şekilde kilo verilmesinin sağlandığı tedavi yöntemidir. Vücut sağlığını bozacak oranda yağ birikimi olarak tanımlanabilen obezite, kalp damar rahatsızlıkları, diyabet, eklem ve omurga problemleri, kanser, infertilite (kısırlık) gibi birçok hastalığın oluşumuna zemin hazırlar. Hareketsiz yaşam, yanlış beslenme, düşük su tüketimi, hormonal değişiklikler, genetik faktörler obeziteye neden olabilmektedir.
Vücut kitle indeksi 35 ve üzeri olan morbit obez kişilerde obezite cerrahisi etkili bir yöntem olarak bilinmektedir. Obezite cerrahisinden önce fazla kilolarından şikayet eden kişilere ilk etapta diyet ve spor alışkanlığı kazanma önerilir. Ancak bu süreçten olumlu sonuç alınmaması halinde cerrahi müdahale uygulanabilir. Obezite cerrahisi için kişilerin belli başlı kriterlere uyum sağlaması oldukça önemlidir. Bu noktada yapılan muayenelerde kişinin vücuttaki yağ ve kas oranları dikkate alınmakta ve aynı zamanda vücut kitle endeksi hesaplanmaktadır. Yapılan hesaplamalar sonucunda kişinin sağlığını etkileyecek düzeyde bir durum söz konusu olduğunda obezite cerrahisine başvurulabilir. Bu tedavinin başarı düzeyi hastanın ameliyat sonrası yaşam tarzı ve beslenme alışkanlığındaki değişime bağlıdır. Ameliyat sonrası hasta diyetisyen tarafından belirlenen diyet programına uymalı ve egzersizi yaşantısına mutlaka dahil etmelidir.
Değişen yaşam şartları ve beslenme alışkanlıkları ile birlikte obezite, neredeyse tüm dünyada görülen bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Erken ölüm riski de dahil olmak üzere pek çok sağlık sorununa yol açan obezite cerrahisinin uygulanabileceği hasta profilleri şöyledir;
Vücut kitle indeksi 35 ve üzerinde olan, Tip 2 diyabet, infertilite, NASH (nonalkolik steatohepatit – alkol tüketmeyen kişilerde, alkole bağlı karaciğer yağlanmasına benzer bulgular ve genellikle asemptomatik seyreden klinikopatolojik durum), uyku apnesi kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, aşırı kiloya bağlı eklem rahatsızlığı gibi obeziteye bağlı hastalıkları bulunanlar.
Bu durumda olan kişiler, fazla kiloları vermek ve kısa süre içerisinde daha sağlıklı ve kaliteli bir hayata sahip olabilmek için obezite cerrahisinden yararlanabilir. Ancak bu uygulamanın gerçekleşmesinden önce gerekli muayene ve kontrollerin alanında uzman olan doktorlar tarafından yapılması önem taşımaktadır.
Özellikle doktor kontrolü altında diyet ve spor alışkanlıklarından sonuç alamayan kişiler için obezite cerrahisi, tek ve etkili tedavi yöntemi olarak görülmektedir. Söz konusu obezite cerrahisi olduğunda, gelişen teknoloji sayesinde, bu alanda tercih edilen birden fazla yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemler, aşağıda sırası ile listelenmiştir:
Sıralanan bu tedavi seçeneklerinden herhangi birini uygulamak için sağlık durumu göz önünde bulundurulmaktadır. Hangi yönteme başvurulacağı hekim tarafından yapılacak konsültasyon sonrasında belirlenir.
Obezite cerrahisinde iyileşme süreci uygulanan yönteme göre değişmekle birlikte ameliyat sonrası hastaların 2-3 gün gözetim altında tutulmaları gerekmektedir. İyileşme etkilerinin görülmesi ise yaklaşık 4-6 haftayı bulabilir. Bu süreçte doktorlar tarafından önerilen beslenme düzenine ve diğer egzersiz programlarına uyum sağlanması, kısa sürede sonuca ulaşılmasını sağlar. Geçirilen bu operasyon ile birlikte büyük değişime uğrayan hastalarda fiziksel ve psikolojik etkiler görülmesi normaldir.
Diyet yapmakla veya spor alışkanlığı kazanmakla verilemeyen kiloların cerrahi müdahale ile alınması için uygulanan bu yöntemin hastalara sunduğu belli başlı avantajlar şöyle sıralanabilir;
Sıralanan bu avantajlara bakıldığı zaman aslında obezite cerrahisi yönteminin insanlara daha sağlıklı bir hayat sunduğu fark edilebilir.
Hastaların ilk olarak doktor ile görüşmesi ve gerekli muayeneden geçmesi önerilir. Fiziksel muayenenin ardından değerleri incelemek için hastadan kan örneği alınır ve kan testi yapılır. Daha sonra akciğer filmi, karın ultrasonu ve EKG tetkikleri yapılır. Göğüs hastalıkları, kardiyoloji ve dahiliye bölümlerinin de incelemesinin ardından son olarak endoskopi gerçekleştirilir.
Yapılan cerrahi müdahale sonrasında hastaların kilo verebilmeleri için verilen diyete sıkı sıkıya uyum göstermeleri gerekmektedir. Bu diyete uyum sağlandıktan sonra ameliyattan sonraki ilk üç ay içerisinde hastaların %10-20 arasında bir kilo kaybı yaşadıkları gözlemlenebilir. 6 ayın geçmesi halinde bu oran %30-35’i görürken, bir yılı aştığında ise hastaların toplamda %40 oranında kilo verebildikleri fark edilebilir.
Genellikle tüp mide ameliyatının uygulanması söz konusu olduğunda hastanın midesinin %70’inine yakın kısmı alınmaktadır. Bu durumda ameliyattan sonra hastalar midenin tekrar büyümesi konusunda endişe duyabilmektedir. Doktor tarafından belirlenen diyete uyum sağlandığı ve aynı zamanda ilerleyen süreçlerde spor alışkanlığı kazanıldığında midenin tekrar büyümesi söz konusu olmayacaktır.
Uğraştırıcı bir operasyon olan obezite cerrahisi ile alakalı olarak ameliyat sonrasında yoğun bakımda kalma durumu da hastalar tarafından merak edilen bir diğer konu olarak görülmektedir. Obezite ile birlikte hastalarda yaşamı riske atabilecek diğer sağlık sorunlarının görülmesi, kişinin operasyon sonrasında yoğun bakımda gözetim altında kalmasına neden olabilir. Ancak bu tarz sağlık sorunlarına sahip değilseniz ameliyattan sonra 1-3 gün içerisinde taburcu edilmeniz mümkündür.
Obezite cerrahisi söz konusu olduğunda uygulanacak olan yöntemler, geçirdiğiniz sağlık sorunlarına göre tercih edilebilir. Örneğin geçmiş dönemde kapalı operasyonlar, apandist, sezaryen gibi ameliyatlar karın dışı alanlar olduğu için ameliyatı etkilemez. Ancak karın bölgesinde yapılan işlemler yapılacak olan yöntemi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilir.